Kayıtlar

Kasım, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Üç Ölüm / L .N. TOLSTOY

Resim
  ''İhtiyarlık kimi zaman heybetlidir , kimi zaman rezil , kimi zaman da acınası. Bazısının payına hem rezil , hem de heybetli bir ihtiyarlık düşer. ''        İşte benim canım Tolstoy'umun harika eserlerinden biri   ''Üç Ölüm'' . Tolstoy kitabın 7. sayfası 21. satırında ihtiyarlığı o kadar güzel betimlemiş ki kitapta ilk altını çizdiğim yer olmuştu. Ve sizinle de paylaşmak istediğim için açılışı ö bölümle yaptım.  Her zamanki dönemin sosyal yapısını kitabında çok iyi yansıtan yazar  toplumsal mesajı da  kitabında çok güzel bir şekilde ifade ederek  ister zengin ol ister fakir her canlının öyle ya da böyle ölümü tadacağını anlatmaktadır. Kitap Holstomer, Çömlek Alyoşa ,Balodan Sonra ,Köyde Şarkılar ve  Üç Ölüm olmak üzere beş hikayeden oluşmaktadır. Her hikaye  kendi içinde hüzünlü ve sarsıcı olayları ,  ölümleri anlatmaktadır. Zaten her ölüm bir yıkım ve acı  değil midir ?  Öyküler kısa kısa oluğu için bahsetmek istemiyorum  aksi halde o

Erika Ewald ' ın Askı / Stefan Zweig

Resim
           Zweig 'ın insanın zayıflıklarını ve bunun sonucunda da kaçırılan fırsatları psikolojik çözümlemelerle anlattığı kısa öykülerinden biri ile karşı karşıyasınız. Zweig bu tarz kitapları bilhassa Nazi Almanya'sı döneminde bozulan psikolojisi ve yüksek kaygısının olduğu bir dönemde kaleme almıştır. Üstelik  bu kitapları yazdığı dönemde Freud ile olan ahbaplığını da hesaba karatsak kalemini etkileyen pek çok neden sıralayabiliriz. Gelelim bizim Erikamıza.  Erika gençlik vakitlerinde kendisine ders veren  müzik hocasına sırılsıklam aşık olmuştur. .Fakat karşısındaki kişi Erika'nın beklentilerine cevap verebilecek bir olgunlukta olmayan sadece kendisini düşünen ve  kendisinden başka kimseye değer verip sevebilecek karakterde bir kişi değildir. İşte bu duyarsız adama karşı olan platonik aşkından dolayı Erika hayalleri ve çaresizliği arasında sıkışmış durumdadır. En  masumane duygularla bu nobran adama tutkun olan Erika çaresizdir ve saplantılı bir şekilde bu a

Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivac / Hüseyin Rahmi Gürpınar

Resim
                        ''Bana senin gibi eşsiz bir güzellik , bir melek lütfettiği için Halley 'i kutsarım...''          Halley kuyrukluyıldızının  dünyaya çarpacağı haberinin yayılmasının ardından İstanbul sokakları bu haberle çalkalanmaya başladı. Dost meclisi toplantılarından tutun da kıyı köşe pencere konuşmalarında bile tek hakim konu Halley oluverdi. Neydi bu kuyrukluyıldızın dünya ile derdi .Herkesin yuvası çoluğu çocuğu geleceğe dair hayalleri var olmasına var da bu kara haber de olmayıverse. İnsanlar nasıl inanmasınlar ki ucu bucağı bitmeyen bu haberler, telaşlar, bu söylentiler, bu heyecanlar hele de tanınmış büyük imzalar altındaki o ürkütücü makalelere ne demeli ? İşte İstanbul'da  bu ve bunun gibi kulaktan kulağa dönen haberlerden dolayıdır ki Hüseyin Rahmi Gürpınar da ''Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç '' adlı kitabı kaleme almıştır. Kitap dönemin İstanbul'unu , sosyal hayatı , evlilikleri,  dönemin ahlak anlayış

Bir Kadının Yasamından 24 Saat / Stefan Zwieg

Resim
           Riviera ' da  Büyük Palas Oteli'nin eklentisi olan bir pansiyonda otele yeni gelen yakışıklı genç bir Fransız ile iki çocuk annesi Bayan Henriette 'nin ortadan kaybolması ile  genelde günlerini kaygısızca ve eğlence içerisinde  geçirmeye alışmış masa arkadaşlarının ruh hallerinde büyük bir kargaşaya neden olmuştur ve duruma binaen dedikodular, kurmaca senaryolar ve öfkeli  tartışmalar çıkmıştır. Öyle ki masada vakit geçirdikleri malum grup  bu olayı iki aşık tarafından hazırlanan kurnazca bir oyun  ve alçakça bir aldatma olarak oy birliği ile kabul edip suçluları  çoktan mahkum etmişlerdi. Tabi herkes aynı fikirde değildi kitabın anlatıcısı (otel sakinlerinden biri ) ise uzun süren sıkıcı  ve hayal kırıklığıyla geçen uzun evliliklerin  belli dönemlerinde çiftlerden birinin böylesine keskin bir eyleme hazır olabilme ihtimalinin normal olduğunu düşünürken Alman ve İtalyan çiftler yıldırım aşkı gibi bir olgunun varlığını öfkeyle inkar etmişlerdir. Yemek

Yakıcı Sır / Stefan Zweig

Resim
          Avusturya Alpleri 'ne tatil için giden Baron otele varır varmaz yaptığı ilk işlem konuk listesine bakmak olmuştur. .Neden mi ? Cevabı çok basit. Bu kısa tatili eğlenceli hale getirmek ve zamanını  zararsız bir flörtle renklendirmenin  yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık kapı bırakan kadın avcısı kısa sürede kendisine bir av bulmak derdinde iken işleri tam da istediği gibi yolunda gitmektedir. Aynı mekana oğlu ile birlikte kış tatili içi giden anne ve oğlu hemen fark etmiş ve bu ikiliyi yakın markaja almıştır Ortada bir sorun vardır ki bu güzel kadın yalnız değildir yanında bir de oğlu vardır. Kadının kalbine giden yolun oğlunu kafaya alması gerektiğini çoktan sezen kurnaz Baron kaleyi içten fetih etmenin yolunu bulmuştur. Ne yapmış ne etmiş hem bu ikili ile tanışmış hem de hikaye anlatmalar olsun şakalaşmalar olsun çocukluk hikayeleri derken  küçük  Edgar'ın kalbini fetih etmişti. Şimdi işler tam istediği

Bir Çöküsün Öyküsü / Stefan Zweig

Resim
    Düşünsenize uyandığınız andan gözünüzü kapayıp uyuyacağınız ana kadar herkes peşinizde pervane. Ne isteseniz iki dudağınızın arasında hemen oluveriyor. Saygınlık , itibar hat safhada tabi bu arada illaki sizin ayağınızı kaydırmak isteyen ve bunun için bile isteye komplolar kuran insanlar da olacaktır çevrenizde. Lakin yeterince sevgi ve itibar gördüğünüz bir ortamda bu tip şeyleri görmezden gelecek ya da bir şekilde halledivereceksiniz. Çünkü çevrenizde sizi sayan , seven insanlar var ve onların var oluşu sizi güçlendiriyor hatta biraz da bu ilgi ve sevgiye bağımlı hale getiriyor.  Ta ki her şey tepe taklak olana kadar .Kanımca kişinin hayatını şekillendiren gördüğü sevgidir. Sevilmek içi neler yapmaz ki canlılar , çiçekler sevilmek için renk renk tomurcuklar açar, kediler  sevilmek için insanın ayağına dolaşır , kuşlar sevilmek ve fark edilmek için güzel melodilerle şakırlar, bebekler ise sevimli sesler çıkararak dikkat çekmek yani sevilmek isterler. Ne kadar kudretli

Martı Jonathan Livingston / Richard Bach

Resim
                                                               ''Bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmek niye dünyanın en zor işi ? ''     Martı Jonathan Livingston ,  özgürlüğe uçmak ne kadar güzel şey .Sana engel  olmak isteyen, yoluna taş koyan herkese ve her şeye rağmen engin mavide süzülebilmek. Bunun değerini esaretin ve acının ne olduğunu tadanlar çok iyi anlayacaktır. Nasıl bir esaret derseniz kimine göre hızlı akan şehir yaşamı, kimine göre cepte olmayan apara kimine göre ise kabuklarından çıkıp sıyrılamadığı çevresi. Her insan kendi halinde esirdir bence düzene , beklentiye, beklenene karşı esir. Ne zaman bize vurulan bu zincirlerden kurtulursak işte o zaman biz de Martı Jonathan gibi özgür olabiliriz. Bence hepimizin bir yerinde kıyısında köşesinde  yaşayan bir Jonathan var. Ama en önemlisi de ney biliyor musunuz ?Kendimizi bulmak .İşte elinizde tuttuğunuz bu ebat olarak ince ama derinliklerle dolu kitapta da bu anlatılıyor bize. Kendimizi yenileye

Sevgi Duvarı / Can Yücel

Resim
Bugünkü  şiiri kendim için seçtim .                                                                                                                                                                                                                                    Sevgi Duvarı    Sen miydin o , yalnızlığın mıydı yoksa Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi Dilimizde akşamdan kalma bir küfür Salonlar piyasalar sanat-sevicileri Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni Yakanda bir amonyak çiçeği  Yalnızlığım benim sidikli kontesim Ne kadar rezil olursak o kadar iyi Kumkapı meyhanelerine dadandık Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir , fasulye pilakisi Ardımızda görevliler , ekipler, Hızır Paşalar Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri Çöpçülerin elleriyle okşardım seni Yalnızlığım benim süpürge saçlım Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi Baktım gökte bir kırmızı uçak Bol çelik bol yıldız bol insan Bir gece Sevgi Duvarını aştık Düştüğüm yer öyle açık

Eskici ve Oğulları / Orhan Kemal

Resim
Eskici ve Oğulları bana Anadolu'da kullanılan meşhur bir atasözünü anımsatıyor ''Ne oldum değil ne olacağım diyeceksin.'' Zavallı harp gazisi Topal Eskici 'nin durumunu tam da anlatan bir söz. Eskici zamanında varlıklı, köşklerde oturan ,bastığı yere basılmayan  çiftlik sahibi bir ağanın torunudur .Amma ne çiftlik sahibi , torununu gözünden esirgeyen. Dedem dedikçe ağzından bir dedem daha çıkan bir ağadır. Zaman olur dede ölür, baba har vurup harman savurur ve torunun yetişme zamanında tam Trablusgarp savaşına denk gelir. Gözünü sakınmaz bizim eskici etraftaki korkaklar gibi köşeye bucağa saklanmaz ve mertçe düşmanla çarpışır ve bir ayağını da bu savaşta kaybeder. Savaş sonunda memleketine gelir ki ne köşk kalmış ne eskisi gibi dost ahbap ne de tutunacak bir dal .Derken zaman geçer gider bizim eskici babası zamanında öğrendiği zanaatlardan biri olan kunduracılık yaparak geçindirir karsı ve üç çocuğunu. Geçindirir geçindirmesine ama geçmişteki ağalığı

Milet Antik Kenti / Didim

Resim
     Bir şehri anlamak için ilk olarak o şehrin tarihinin bilinmesi gerektiğini düşünürüm. Bu yüzden ne vakit tatile çıksam güzergahımızdaki şehirlerin tarihçesi, gezilecek görülecek yerleri ve ilk başta da o şehrin müzeleri hakkında detaylı bilgi sahibi olurum. İşte Milet Antik Kenti'de  bu önemli noktalardan biri.  Miletos antik kenti Aydın'ın Didim İlçesi Balat köyü yakınlarında bulunmaktadır. Size biraz tarihçesinde bahsedip daha sonra şehir ile ilgili yorumlarıma geçeceğim. Milet eski adı ile Yunanca Miletos  Ege Bölgesi'nde Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik liman şehridir. Antik şehrin ilk yerleşiminin MÖ 2000 dayanmaktadır. Biraz tarihçesine göz atalım isterseniz Antik şehrin ilk yerleşim temel kalıntıları ve tarihçesinin başlangıcı tekil olarak değil ancak  İyonya  bölgesi ile birlikte incelenebilmektedir. Antik temellerin  Neolitik  dönem izlerine işaret ettiği bölge olarak bilinen Milet antik şehir, Milet’te ilk yerle

Khaled Hosseini / Bin Muhteşem Güneş

Resim
  "Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, bir kadını gösterir."    D ünyada kadın olmak çok zor hele de Ortadoğu topraklarında. Khaled Hosseini'nin Uçurtma Avcısı eserinden sonra çok okunan diğer bir kitabı. Yer tabi ki Afganistan  ve Afganistan'da kadın olmak. Söz hakkın yok eğitim hakkın yok insan olabilme , insan onuruna yakışır bir hayat sürme hakkın hiç mi hiç yok. Dünyanın zindanı. Sadece kadın olduğun için  ne kadar çaresiz ve kimsesiz olunabileceğini anlatan bir eser. Acılarla kavrulan topraklardan mutlu insan  hikayelerinin çıkması da imkansız değil mi zaten. Din olgusunun doğru bir şekilde yönetilmemesinin, insanları ayrıştırıp ötekileştirmesinin , kadınların ikinci sınıf vatandaş hatta vatandaş yerine konulmamasının acı sonuçlarını  özellikle Ortadoğu ülkelerinde ve bilhassa kadınlar yüklenmektedir. İşte Khaled  Hosseini bu kitabında yaşamları kesişen iki kadının  Meryem ve Leyla 'nın hikayesini

Ekmek Kavgası / Orhan Kemal

Resim
  ''....Yazı makinem var beyefendi, arzuhalcilik elimden gelmez, hesap işlerinden anlamam, hamallık yapamam , kuvvetim kafi değil, hiç bir sanatım yok....Bana bir iş ! ''       Orhan Kemal garibanın ve emekçinin yazarı diyorum ben ona. Çünkü ne vakit Orhan Kemal eseri okusam  hayatın tüm acı gerçekleri , sokak, köy, kenar mahallenin acıları ve zorlukları  yüzüme şamar gibi çarpıyor ve bana insanlığı hatırlatıyor. Ne zor insan olmak ve insan kalabilmek .Hele de güzel insan olabilmek. İlmek ilmek emek dokumak vermek , yılmadan , yorulmadan umuda yürümek.    Ekmek Kavgası içerisinde kısalı uzunlu epey hikaye barındıran bir kitap. Kitaptaki karakterler hep bizden her an her yerde görebileceğimiz hayata tutunmaya çalışan , emek veren  fabrika işçisinden tutun da gardiyana kadar , yalın ayak başı çıplak bebelerden  ihtiyar kocakarılara kadar . Hepsi ayrı bir umut besliyor hayata ve yaşama. Kimisi de erken veda etmeyi tercih ediyor bu mücadeleye. Her bir hikayeden

The Price of Loving / Edith Courtney

Resim
       Hello dear readers  after a long time .    Firstly,I'm sorry ,I haven't been able to write for a while because of  chaos of life.By the way, I miss writing so much :)  I'm here with a new novel to talk you about different lifes.Our main character is hapless Albert (Bertie)Hemsworthy.You understand why I call him hapless, soon.Bertie is the local manager of  the Unicorn Insurance Company.He works at a home office.Probabaly, most people worked like him then.Suddeny, seventeen-year-old  Elsie appears.She is Bertie's secretary and also mistress of him.Elsie is really a  beautiful,flirtatious,young and poor to the bone.She needs money extremely. Beause , she has to care of her consumptive mom.She slips one over on Bertie to make money for her mommy..But, he doesn't understan till she loses her life.When she starts workıng at Albert's office,everything has just began.Albert   understands everything  when he loses his shirt. Althoug he is totally bro

Günün Şiiri / Orhan Veli

Resim
                     EKMEK Dilimin ucunda bir eski arkadaş adı , Unutulmuş şekilleri taşıyan bulutlar ; Bir gökyüzü genişliğiyle ruhuma dolar  Otların içine sırtüstü yatmanın tadı. Avucumda sıcaklığını duyduğum ekmek ; Üstümde hatırası kadar güzel sonbahar ; O bembeyaz , o tertemiz bulutlara dalar  Düşünürüm bir çocuk türküsü söyleyerek .                                             Orhan Veli (1936)

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK / İlber Ortaylı

Resim
                                          ''Atatürk'ü zihinlerden silmeye çalışmak lüzumsuz çabadır.''  Bir milletin başına gelebilecek gerçek bir  mucize. Evet bizim için Gazi Mustafa Kemal Atatürk tam da böyle mucizevi bir kurtarıcı. Parça bölük olmuş bir devleti küllerinden yeniden doğarak bağımsız, yenilikçi ,demokratik ve lâik bir ülke haline gelmesini sağlayan bir lider. İlber Ortaylı kitabında  Atatürk'ün doğduğu dönemden , aile kökeninden almış ta ki ölümüne kadar  geçen döneme kadar detaylı, Ata'nın  bilinmeyen  yönlerini de bize sunmuştur. Atatürk'ün milli mücadele dönemine nasıl bir şuur ve kararlılıkla ülkemizi bağımsızlığa ,cumhuriyete kazandırdığını, kurtuluş mücadelesini, askerliğini, ileriyi görüş becerisini, kıvrak zekasını  ve devlet adamlığını anlatmaktadır. Sade ve anlaşılır bir dille sıralamaya sadık kalınarak yazılmış oldukça aydınlatıcı bir kitap. Kurtuluş mücadelesi ve devamındaki devrimleri , önemli kişi, kişiler ve o