Yu Hua’nın Yaşamak romanı çoğu kişinin gözünde büyük bir “acıya rağmen hayata tutunma” hikâyesi. Ancak ben bu kitabı bitirdiğimde içimde öyle yüce bir merhamet ya da “insana dair umut” duygusu oluşmadı. Aksine, “yaşamak” denen şeyin ne kadar katı, ne kadar bazen iradeyle değil sürüklenerek sürdüğünü hissettim. Fugui bana göre bir “acıların adamı” değil. Çünkü acı çekmek tek başına asalet kazandırmaz. Onu “erdemli” yapan şey de değildir. Asıl mesele şudur: Hatalarının bedelini gerçekten fark ederek mi yaşadı, yoksa sadece hayat onu oradan oraya sürüklediği için mi hayatta kaldı? Pişman olmak bir erdem değildir; erdem olan, pişmanlığın ardından kendini dönüştürmektir. Romanın gücünü yalnızca bireysel dramlarında değil, arka planda ilerleyen tarihsel tabakalarında da görüyoruz. Çin’in iç savaş yılları, toprak reformları, Büyük İleri Atılım ve Kültür Devrimi gibi çalkantılı dönemler Fugui’nin kaderine doğrudan etki ediyor. A...
Kitaplar, filmler ve gezilerle yaptığım yolculukları, kişisel yorumlarımı ve keşiflerimi paylaştığım blog. Her içerik yeni bir deneyim ve keşif sunuyor. A blog sharing my journeys through books, movies, and travels, with personal reviews, insights, and new discoveries in every post. A blog sharing my journeys through books, movies, and travels, with personal reviews, insights, and new discoveries in every post.