Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kitap İncelemesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Semaver – Sarnıç | Sait Faik Abasıyanık

  Sait Faik’in hikâyelerini okurken insan sanki bir sahil kenarında oturmuş da, yan masadaki iki balıkçının sessizce konuşmalarını dinliyormuş gibi bir hisse kapılıyor. Semaver – Sarnıç da tam böyle bir kitap. Semaver, Sait Faik’in dünyasını ilk kez açtığı kapı gibi. Hikâyelerde bir telaş yok; şehir kalabalığının, yoksulluğun, küçük sevinçlerin içinden sakin sakin süzülen bir insanlık hâli var. Özellikle emekçilerin hayatına gösterdiği şefkat, okur ile anlatıcı arasında görünmez bir bağ kuruyor. Ben “Semaver”i okurken en çok şunu hissettim: Sait Faik büyük sözler söylemeden insanın kalbine dokunmayı başaran yazarlardan biri. Sarnıç ise aynı dünyanın biraz daha durgun, biraz daha içe dönük yüzü. Hikâyelerdeki hüzün kendini daha net hissettiriyor. İnsanların küçücük hayatlarına sığdırdıkları koca yalnızlıklar, Sait Faik’in lirizmiyle birleşince oldukça etkileyici bir atmosfer oluşuyor. Bu iki eser yan yana durduğunda şunu düşündürüyor: Sait Faik’in hikâyeleri bir ...

Gılgameş / Muazzez İlmiye Çığ

    Gılgameş’in Peşinde: İlk Kahramanın İzleri   En eski hikâyeler bazen sanki çocukluğumuzdan beri içimizdeymiş gibi gelir. Toprağın sesine, rüzgârın uğultusuna karışmış bir fısıltı… Muazzez İlmiye Çığ’ın sade ve içten anlatımıyla tekrar okuduğum Gılgameş, bana tam da böyle hissettirdi: Elime yeni almış olsam da sanki hep içimdeymiş…   Dünyanın bilinen ilk yazılı destanı olan Gılgameş, bu kitapta şiirsel dilinden sıyrılıp düzyazıya bürünmüş. O taş tabletlerin sertliğini, insanın kalbine dokunan yumuşak bir sese dönüştürmüş. Eskiden destan hâlini okumuştum; bu defa Muazzez İlmiye Çığ’ın diliyle yeniden karşılaşmak hem tanıdık hem yepyeni bir deneyimdi. Kahramanlık hikâyesi anlatılıyor; ama asıl mesele insan kalbi…   “İnsan, ardında bıraktıklarıyla yaşar.”   Gılgameş ve Enkidu:  İlk Büyük Dostluk   Uruk kralı Gılgameş’in gururuyla başlar hikâye. Doğanın içinden çıkan Enkidu ise tam karşısına dikilir. Ön...

Tragedyanın Doğuşu – Friedrich Nietzsche

Sanatın karanlıkla dansı Nietzsche’nin Tragedyanın Doğuşu adlı eseri, yalnızca bir felsefe kitabı değil; aynı zamanda sanatın, acının ve yaşamın özüne dair bir çığlık. Genç Nietzsche, burada akıl ve coşku arasındaki çatışmayı, yani Apolloncu düzen ile Dionysosçu taşkınlığı karşı karşıya getiriyor. Okurken bazen kendimi bir sahnede, trajik bir oyunun tam ortasında hissettim; çünkü Nietzsche, tragedyanın sadece tiyatro sahnesinde değil, hayatın kendisinde yaşandığını söylüyor aslında. Nietzsche’nin sanatı bir 'kaçış' değil, tam tersine acıyla yüzleşmenin en asil yolu olarak görmesi beni etkiledi. Apollon, hayalin ve ölçünün tanrısı olarak yaşamı biçimlendirirken; Dionysos, coşkunun, içgüdünün ve sınır tanımayan yaşamın sembolü. Nietzsche’ye göre gerçek sanat, bu iki gücün buluştuğu yerde doğuyor — ne tam düzen, ne de tamamen kaos. Yani insanın varoluşu da biraz böyle değil mi? Ne aklın ne duygunun tam hâkimiyetinde… ikisinin arasındaki o kırılgan denge. Nietzsch...

AY IŞIĞI SOKAĞI / STEFAN ZWEIG

  Ay Işığı Sokağı – Stefan Zweig İnsan ruhunun derinliklerine bir yolculuk Stefan Zweig’in Ay Işığı Sokağı adlı eseri, yazarın insan psikolojisine olan derin ilgisinin ve anlatı sanatındaki ustalığının bir yansımasıdır. Bu eser, farklı insan öykülerini bir araya getirerek okuyucuyu duygusal ve entelektüel bir yolculuğa çıkarır. Kısa Hikâyelerin Gücü Kitap, Zweig’in birkaç kısa hikâyesini içerir. Her biri insan hayatının farklı bir yönüne ışık tutar: aşk, pişmanlık, tutku, çaresizlik ve fedakârlık gibi evrensel temaları işler. Zweig’in tasvir yeteneği sayesinde, hikâyelerdeki karakterler son derece gerçekçi ve derinliklidir. Bu hikâyelerden biri olan Ay Işığı Sokağı , geçmişin acı dolu gölgelerinin bir insanın hayatını nasıl etkileyebileceğini şiirsel bir dille anlatır. Ruhsal Gerilim ve İnsan Zayıflıkları Zweig’in eserlerinde sıkça görüldüğü gibi, bu kitapta da karakterlerin içsel çatışmalarına ve zayıflıklarına odaklanılır. Zweig, insan doğasının en karanlık ve en ayd...