Ana içeriğe atla

YAŞAMAK / YU HUA (Pişmanlık Erdem Değildir: Yaşamak Üzerine Kişisel Bir Yüzleşme)


            





Yu Hua’nın Yaşamak romanı çoğu kişinin gözünde büyük bir “acıya rağmen hayata tutunma” hikâyesi. Ancak ben bu kitabı bitirdiğimde içimde öyle yüce bir merhamet ya da “insana dair umut” duygusu oluşmadı. Aksine, “yaşamak” denen şeyin ne kadar katı, ne kadar bazen iradeyle değil sürüklenerek sürdüğünü hissettim.



Fugui bana göre bir “acıların adamı” değil. Çünkü acı çekmek tek başına asalet kazandırmaz. Onu “erdemli” yapan şey de değildir. Asıl mesele şudur: Hatalarının bedelini gerçekten fark ederek mi yaşadı, yoksa sadece hayat onu oradan oraya sürüklediği için mi hayatta kaldı? Pişman olmak bir erdem değildir; erdem olan, pişmanlığın ardından kendini dönüştürmektir.



Romanın gücünü yalnızca bireysel dramlarında değil, arka planda ilerleyen tarihsel tabakalarında da görüyoruz. Çin’in iç savaş yılları, toprak reformları, Büyük İleri Atılım ve Kültür Devrimi gibi çalkantılı dönemler Fugui’nin kaderine doğrudan etki ediyor. Ancak Yu Hua bu olayları kuru bir tarih dersi olarak sunmuyor; devlet politikası değil, o politikanın sofradaki pirince, evdeki çocuğa, tarladaki sığıra nasıl yansıdığını gösteriyor. Yani Yaşamak, tarihi anlatmıyor — tarihi yaşayan bir insanın nefes alışverişini gösteriyor.



Tüm yakınlarını kaybettikten sonra bile hayatın ona verdiği tek görev kalıyor: Devam etmek. Peki bu bir güç mü? Yoksa sadece yaşamın bitmek bilmez bir zorunluluğu mu?



Belki de asıl soru şu:

Yaşamak gerçekten bir direniş midir, yoksa sona kadar sürüklenmek mi?


Fugui’nin hikâyesinde hangisini okuduğumuza karar vermek bize kalıyor.




                “İnsan yaşamak için bir sebep aramaz; yaşamak başlı başına bir mecburiyettir.” 


    “Zamanla anladım ki insanın başına ne gelirse gelsin, hayat dediğin şey utanmadan devam ediyor.”


    “Eskiden zengin olmakla övünürdüm, şimdi aç kalmadan uyuyabildiğim günlere şükrediyorum. Demek ki insanın gururu da zamanla evrim geçiriyor.”


    “Bütün sevdiklerim benden önce gitti. Ben kaldım. Hayatta kaldığım için güçlü değilim; sadece gitmek isteyen ben değildim.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Robina Bungalov Hotel / Antalya -Kemer /Olympos

Senenin en güzel mevsiminden ve en güzel ayından hepinize selamlar! Hani derler ya, deniz, güneş ve kum... Tam da bu üçlünün tadını doyasıya çıkarabileceğiniz, şirin mi şirin, eğlenceli mi eğlenceli bir mekandan bahsetmek istiyorum. Robina Bungalov Hotel , tarih, doğa ve deniz aşığı herkese hitap eden harika bir yer. Antalya'nın Kemer - Olympos bölgesinde konaklamak için mükemmel bir seçenek. Biz 4 kişilik ailemizle tatilimize Olympos'tan başlamak istedik ve oteli tamamen tesadüfen, arama motorunda bulduk. Herhangi bir turizm acentesine bağlı kalmadan direkt olarak oteli aradık ve rezervasyon yaptırdık. Nasıl bir yerle karşılaşacağımızı gerçekten bilmiyorduk; kalacak bir yer olsun, gün boyu koyda olacağız diye düşündüğümüz için detaylara pek takılmadık. Ama böylesine konforlu ve keyifli bir yerle karşılaşacağımızı biz bile tahmin etmiyorduk. Sabahları kuş sesleriyle yemyeşil doğanın içinde, otantik bir bungalovda uyanmak harika bir histi. Odalar, bar, pastane ve res...

EDINBURGH

  Edinburgh, Birleşik Krallık'ın İskoçya bölgesinde yer alan tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ünlü bir şehirdir. Ortaçağ dokusunu koruyan sokakları, görkemli kaleleri ve sanat etkinlikleriyle yılın her dönemi ziyaretçileri kendine çeker. Bu gezi yazısında Edinburgh’un en ikonik yerlerinden ve deneyimlerinden bahsedeceğim. 1. Edinburgh Kalesi Edinburgh'un en tanınmış yapılarından biri olan Edinburgh Kalesi, şehrin tam ortasında, yüksek bir tepe üzerinde yer alır. Kale, yüzyıllar boyunca İskoçya kraliyet ailesine ev sahipliği yapmış ve önemli tarihi olaylara tanıklık etmiştir. Kale içerisindeki Kraliyet Mücevherleri ve Stone of Destiny gibi tarihî eserler, ziyaretçilerin ilgisini çeken önemli noktalardır. Ayrıca kaleden şehrin panoramik manzarasını izlemek de ayrı bir keyif sunar. 2. Royal Mile Kale’den aşağıya doğru uzanan Royal Mile, Edinburgh’un kalbini oluşturan hareketli bir caddedir. Bu cadde, antik yapılar, butik dükkanlar, kafeler ve sokak sanatçılarıyla doludur. Her a...

İnsan Ne İle Yaşar / Tolstoy

  ''İnsana verilmemiş olan şey nedir , öğren ! '' Fakir kunduracı Simon bir gün köydeki alacaklarını toplamak ve koyun derisi almak için köye gider. Ne koyun dersi alabilir ne de alacaklarını toplayabilir. Eli boş döndüğü gibi cebindeki yirmi kopeği de votkaya harcayarak evinin yolunu tutar. Yolda kilisenin arkasında donmak üzere olan çıplak bir adam görür. İlk başta oralı olmak istemez ama dayanamayıp yanına gider ve halini görünce yardım etmeden duramaz. Karısı ile birlikte kullandıkları ceketini üzerinden çıkarıp çıplak adama giydirir  ve beraber evin yolunu tuttular. Böylece Mikael hayatlarına girmiş oldu... Hikaye çok güzel eminim siz de cennetten cezalandırılarak kovulan Mikael ile Simon 'un hikayesini çok seveceksiniz ve insanın sevgi ile yaşayabileceğini bir kez daha öğrenmiş olacaksınız... İyi okumalar dilerim.... '' Öğrendim ki insan kendi çabasıyla değil sevgiyle yaşar. '' "Emek ucuz ,ekmek pahalıydı." "En mühi...