Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tragedyanın Doğuşu – Friedrich Nietzsche

Sanatın karanlıkla dansı Nietzsche’nin Tragedyanın Doğuşu adlı eseri, yalnızca bir felsefe kitabı değil; aynı zamanda sanatın, acının ve yaşamın özüne dair bir çığlık. Genç Nietzsche, burada akıl ve coşku arasındaki çatışmayı, yani Apolloncu düzen ile Dionysosçu taşkınlığı karşı karşıya getiriyor. Okurken bazen kendimi bir sahnede, trajik bir oyunun tam ortasında hissettim; çünkü Nietzsche, tragedyanın sadece tiyatro sahnesinde değil, hayatın kendisinde yaşandığını söylüyor aslında. Nietzsche’nin sanatı bir 'kaçış' değil, tam tersine acıyla yüzleşmenin en asil yolu olarak görmesi beni etkiledi. Apollon, hayalin ve ölçünün tanrısı olarak yaşamı biçimlendirirken; Dionysos, coşkunun, içgüdünün ve sınır tanımayan yaşamın sembolü. Nietzsche’ye göre gerçek sanat, bu iki gücün buluştuğu yerde doğuyor — ne tam düzen, ne de tamamen kaos. Yani insanın varoluşu da biraz böyle değil mi? Ne aklın ne duygunun tam hâkimiyetinde… ikisinin arasındaki o kırılgan denge. Nietzsch...

ONCE – Hayatınıza Girecek Bir Şarkı

Film Adı: Once Oyuncular: Glen Hansard, Markéta Irglová Süre: 86 dakika Çıkış Tarihi: 2007 Once ’ı ilk izlediğimde aklıma gelen ilk şey, filmin sessizliği ve sadeliği oldu. Öyle büyük patlamalar, dev sahneler ya da klişe aşk sahneleri yok; yerine, iki insanın birbirine müzikle açılmasını izliyorsunuz. Glen Hansard ve Markéta Irglová’nın performansları öyle doğal ki, sanki kamera sadece bir köşede onları izliyor ve siz de tesadüfen tanık oluyorsunuz. Glen Hansard’a bakarken bir an durup düşündüm: Nedense bana Mete Horozoğlu’nun Öyle Bir Geçer Zaman Ki ’deki Soner’i hatırlattı. Aynı hüzünlü bakışlar, içine kapanık ama bir o kadar samimi duruş… O an anladım ki, filmdeki büyü, oyuncuların yeteneğinden çok, bu içtenliğin ve dürüstlüğün kameraya geçmesinden geliyor. Ve müzik… Ah, müzik! Filmin ruhu tam olarak burada gizli. Sadece bir fon değil, hikâyeyi anlatan dil. Glen ve Markéta sahnelerde şarkı söylemeye başladığında, kelimeler yetersiz kalıyo...

Hayallerimin Şehri Oxford: Taş Sokaklarda Zaman Yolculuğu

Oxford’da 2 Gün: Tarih, Huzur ve Akademi Arasında Bir Rüya 1. Gün: Tarih ve Akademik Atmosfer Sabah: Christ Church College Oxford’un büyüsüne adım attığınız ilk nokta: Christ Church College. Kolejin avlularında dolaşın, Great Hall’u ve katedrali keşfedin. Tarih boyunca birçok öğrencinin yürüdüğü bu taş yolların atmosferini hissedin.                Christ Church College             Öğle: High Street & Covered Market Dar sokaklarda yürüyüş yapın, kafelerde kahve molası verin. Covered Market’te taze ürünleri ve el yapımı hediyelikleri keşfedin. Şehrin canlı ve renkli atmosferini hissedin. High Street : Covered Market :               Öğleden Sonra: Radcliffe Camera & Bodleian Kütüphanesi Kitaplar ve mimariyle büyülenin. Bodleian Kütüphanesi’nin sessizliği ve Radcliffe Camera’nın ihtişamı sizi zamanda yolcu...

YAŞAMAK / YU HUA (Pişmanlık Erdem Değildir: Yaşamak Üzerine Kişisel Bir Yüzleşme)

             Yu Hua’nın Yaşamak romanı çoğu kişinin gözünde büyük bir “acıya rağmen hayata tutunma” hikâyesi. Ancak ben bu kitabı bitirdiğimde içimde öyle yüce bir merhamet ya da “insana dair umut” duygusu oluşmadı. Aksine, “yaşamak” denen şeyin ne kadar katı, ne kadar bazen iradeyle değil sürüklenerek sürdüğünü hissettim. Fugui bana göre bir “acıların adamı” değil. Çünkü acı çekmek tek başına asalet kazandırmaz. Onu “erdemli” yapan şey de değildir. Asıl mesele şudur: Hatalarının bedelini gerçekten fark ederek mi yaşadı, yoksa sadece hayat onu oradan oraya sürüklediği için mi hayatta kaldı? Pişman olmak bir erdem değildir; erdem olan, pişmanlığın ardından kendini dönüştürmektir. Romanın gücünü yalnızca bireysel dramlarında değil, arka planda ilerleyen tarihsel tabakalarında da görüyoruz. Çin’in iç savaş yılları, toprak reformları, Büyük İleri Atılım ve Kültür Devrimi gibi çalkantılı dönemler Fugui’nin kaderine doğrudan etki ediyor. A...

Remember That Fage!/ Ferguson Findley

A Crime Novel I Didn’t Normally Read, Yet This Book Nailed Me to My Chair: Remember That Face Normally, I’m captivated by world classics and philosophy books. Crime novels aren’t usually my thing. But when I picked up Ferguson Findley’s 1951 edition of Remember That Face, I realized the book had been waiting for me. I read every page slowly, savoring it, letting curiosity grow with every line, and I didn’t want to put it down. From the very first pages, the book builds a sense of mystery. The relationships between characters, the trust and deep connections, don’t just drive the action—they explore human psychology beautifully. At times I thought: “Sometimes someone in your life may seem like a friend, but things aren’t always what they appear to be.” This feeling is especially evident in the friendship formed with the character disguised as a bartender, creating a subtle tension and curiosity as you turn the pages. One of the most striking parts is the unexpected encounters...

ESARETİN BEDELİ / THE SHAWSHANK REDEMPTION

🎬 Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) : Umudun Sessiz Zaferi Bazı filmler vardır; sadece izlemekle kalmaz, insanın ruhuna dokunur ve uzun süre zihninizden silinmez. Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) , işte böyle bir film. Umut, sabır ve dostluk temalarını merkezine alarak, izleyiciye hayatın zorlukları karşısında pes etmemenin önemini gösteriyor. 📽️ Film Hakkında Temel Bilgiler Yapım Yılı: 1994 İlk Gösterim: 23 Eylül 1994 Yönetmen: Frank Darabont Senarist: Frank Darabont ( Stephen King ’in Rita Hayworth and Shawshank Redemption adlı kısa hikayesinden uyarlanmıştır) Başrol Oyuncuları: Tim Robbins – Andy Dufresne Morgan Freeman – Ellis “Red” Redding Bob Gunton – Warden Norton William Sadler – Heywood Clancy Brown – Captain Hadley Tür: Dram Süre: 142 dakika Film, haksız yere hapse giren banka memuru Andy Dufresne’in Shawshank Hapishanesi ’ndeki yaşamını ve içsel yolculuğunu anlatır. Umut, sabır ve dostluk...

Ünye / Ordu

Ünye : Karadeniz ’in Sıcak ve Samimi Sahil Kasabası Ünye’ye doğru sahil yolunda ilerlerken denizin hafif nemli havası camdan içeri süzülür; tuz kokusu ile çamların yaydığı o doğal ferahlık birbirine karışır. Daha şehre varmadan içinizde, sanki küçük bir Alanya ’ya yaklaşıyormuşsunuz hissi oluşur. Kıyı şeridiyle yeşilin iç içe geçtiği bu sahil kasabası, sizi gündelik hayatın telaşından çekip alacağını daha ilk anda belli eder. 🌳 Doğa ve Piknik Alanları 🌲 Çamlık Piknik Alanı Ünye'nin en güzel doğal alanlarından biri olan Çamlık Piknik Alanı, yemyeşil çam ağaçlarıyla çevrili geniş bir alan sunuyor. Aileler için ideal bir piknik mekanı olan bu alan, doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenler için harika bir seçenek. 🇹🇷🇯🇵 Türk-Japon Kardeşlik Parkı Türk-Japon dostluğunun simgesi olan bu park, Ünye'nin sahil şeridinde yer alıyor. Japonya 'dan gelen ağaçlar ve Japon kültürünü yansıtan detaylarla dolu bu park, huzurlu bir yürüyüş yapmak isteyenler için ideal...