Agatha Christie’nin eserlerini okudukça
insanın aklına hep aynı soru geliyor: Bu kadın nasıl bu kadar zekice kurgular
yaratabiliyor? Ve Ayna Kırıldı da bu sorunun cevabını vermek için oldukça uygun
bir örnek. Kitap, Christie’nin karakter yaratmadaki ustalığını ve gerilimi
yavaş yavaş yükseltme becerisini net bir şekilde gösteriyor.
Hikâye, bir aile çevresinde gelişen sırlar ve gizemler üzerine kurulmuş.
Christie’nin klasik üslubu burada da kendini hissettiriyor; her sayfada küçük
ipuçları bırakıyor ve bir yandan okuyucu, diğer yandan karakterler bu
ipuçlarını çözmeye çalışıyor. Benim en çok ilgimi çeken şey, Christie’nin
karakterlerin psikolojisini öyle detaylı ve doğal bir şekilde çizmesi ki, olay
örgüsü ne kadar karmaşık olursa olsun, karakterler hep gerçekçi kalıyor.
Kitapta birkaç tahmin edilebilir an olsa da, Christie’nin beklenmedik
sürprizleri okuyucuyu her defasında şaşırtıyor. Özellikle sonlara doğru tüm
parçaların birleştiği an, okurken insanın “Vay be!” demesine neden oluyor. Kimi
zaman sakin ve sessiz ilerleyen bir anlatımı var; ama sabırlı olan okuyucu için
bu, gizemi çözmenin keyfini katlıyor.
Açıkçası bu kitap bana Christie’nin sadece polisiye değil, aynı zamanda insan
ruhunu gözlemleyen bir yazar olduğunu bir kez daha hatırlattı. Kitabı
bitirdikten sonra kendime sordum: “Ben de tıpkı karakterler gibi sırların
içinde kaybolmuş muydum?” İşte Christie’nin gücü burada yatıyor; okurunu
hikâyenin bir parçası haline getirebilmek.
Yorumlar
Yorum Gönder