'' Sana , senin sözlerinin tekrarlayarak veda ediyorum : ''Merhaba Beyaz Gemi , ben geldim ! ''
Issık Gölü'nün kıyısında üç ailenin bir oğlu olan yedi yaşındaki bir çocuğun sonsuzluğa bile isteye uzanışının öyküsü. Çocuğun hayatta tek koruyup kollayanı dedesi yani Münin dede idi . O kadar temiz ve iyi yürekli bir adamdı ki çoğu zaman yaptığı iyilikler başına kakılır da , o yine de aldırış etmezdi. Çocuğa hayatta en büyük sadakat , en büyük ilgi gösteren ve kendisini canı gibi seven tek kişi varsa o da dedesiydi. Garibim Mümin dede sabahtan akşama kadar dur durak bilmeden çalışır otuydu ,arısıydı, maralıydı, tarlasıydı hep didinir , yanında yaşadığı şeytanın öz kardeşi damadı Orozkul ise şölen şölen gezer zil zurna içerdi.Eve geldiğinde de geçer bizim ufaklığın teyzesi Berkeley'i döver , hasta ruhlu bir maganda anlayacağınız. Çocuğu istemeyenlerin listesini yapmaya kalksam Orozkul başı çeker.
Hani derler ya bir insanın kaderi baştan bozuk olursa öyle devam eder diye işte bizim adsız çocuğun hayatı da öyle. Sığıntı , besleme ,gittiği her yerde göze batar. Bir bina için temeli ne ise bir insan için de çocuklu o dur diye düşünürüm hep. Nasıl temeli sağlam olmayan bina çabucak yıkılırsa , çocukluğu mutlu olmayan insan da hayatta her şey den çok çabuk vazgeçer. Ve nerede huzuru bulacağının arayışına girer.Çocuğu hayat tek bağlayan şey dedesinin anlattığı Beyaz Gemi ve dedesine olan gönülden bağı. Ya bir anda elinde kalan tutunacağın son dalını da yitririse ne olur ? Hadi birlikte görelim ne olacağını.... Kanımca bu kadar ip ucu yeter , zaman zaman ağlayacaksınız ve de hayata , adaletsizliğe karşı isyan edeceksiniz. Sizleri kimsesizlerin kimsesizi olan çocuğun adım adım Beyaz Gemi'ye doğru olan yolculuğu ile baş başa bırakıyorum....
Keyifli okumalar ......
Yorumlar
Yorum Gönder