Hepimizin hayatında acı ile kavrulduğu dönemler olmuştur.Kimi okul yıllarında kimi gençliğinde kimi evliliğinde...Ama bence benliğimizde bizi biz olmaya doğru yönlendiren , pişiren bazen çok duygusal bazen de taş kesilmemize sebep olan acılar hep çocukluktan kalmadır.Kıyıda köşeye hep durur ama hiç sesini çıkarmaz taa ki önemli adımlar atmaya kalkana kadar.Hatta bence hayatımızı hemen hemen bu çocukluk acıları ve mutlulukları şekillendirir.Ne mutlu güzel çocukluk anıları biriktirenlere.Ne mutlu çocukluğu aklına geldiğinde renkli renkli balonlar,yeni bayramlıklar,parklarda,sokaklarda, bahçelerde deli gibi fütursuzca oynamalar,neşe ile yapılan pazar kahvaltıları...İşte geçmişi pek tartmadığım bir günde aldım elime "Şeker Portakalı "nı.Bir çırpıda üç seriyi de okudum.Ama ilk seriyi defalarca okudum.Okudum ağladım,ağladım yeniden okudum.Her defasında aynı satırı okuyup okuyup ağladım. Resmen kendimi buldum Zezé'de.Tüm kitaplarımı çok seviyorum ama Zezé söz konusu olduğunda akan sular duruyor.Şöyle hayalimde onu bir güzel sımsıkı sarıyorum ve kollarıma alıp diyorum ki :
Üzülme ahbap geçecek her şey ve seni çokkkk seviyorum çocuk.
Ah Zezém içimde kanayan çocukluğum.Seni bu hayatta belki de en iyi ben anlarım.
Not : Kitabın üzerindeki kalp annesini kaybetmiş 7 yaşındaki bir tatlışın hediyesi.
Yorumlar
Yorum Gönder